Diğer Üniversiteler ve Radyo Boğaziçi...

Dün akşam "Boğaziçi Üniversitesi'nin Partileri" başlıklı yazıma Gezi Makinesi'nin ortaklarından biri olan Nafiz Öztürk'ten bir yorum geldi, ilettiği yorumun tam metnini bu yazının devamına ekleyeceğim. Bu yazımda, hem bu yoruma cevap verecek hem de bir parça Radyo Boğaziçi'nin durumunu irdeleyeceğim.

Önceki yazımda; 'Benden Size Tavsiye' diyerek aşağıdaki tavsiyeyi vermiştim.


Kulüp partilerinden sadece Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine açıkmış gibi ilan edilen, ama diğer üniversitelerin de katılımına açık olan partilere giderken aman dikkat edin.

Üniversitemizin öğrencilerinin yaşam biçimleri, diğer pek çok üniversitenin öğrencilerine birkaç boy büyük gelebiliyor. Özellikle üniversitemizin kızları hakkında, hiç hoş olmayan bir önyargıya sahip olabiliyorlar. Diğer üniversitelerdeki bir kısım öğrencinin bu önyargıları, gecenizi zehir etmeye yetip de artabilir.

Ör: Kızlar tacize uğrayarak rahatsız edilebilir, erkeklerse sevgililerini ya da kız arkadaşlarını korumak adına kendilerini bir kavganın ortasında bulabilir.

Tüm üniversitelerin katılımına açık olduğu gizlenmeyen partiler içinse, kafanız bir parça daha rahat olabilir. Çünkü orada başka insanların da olabileceğini baştan kabul ediyorsunuz, gerekirse hareketlerinizi bu duruma göre yeniden ayarlıyorsunuz.


Sevgili Nafiz, öncelikle bu tavsiyemle ilgili olarak, diğer üniversitelerdeki insanları neden bu şekilde yaftaladığımı anlayamadığını belirtmiş ve yanlış anladığını umarak açıklamamı rica etmiş (1).

Öncelikle olası bir yanlış anlamanın, nasıl bu sonuca vardığımı belirtmediğimden kaynaklanan bir durum olduğunu söylemek isterim. Şahsen bu zamana kadar diğer üniversitelerden binlerce kişiyle tanıştım, bir kısmı ise sevdiğim ve değer verdiğim arkadaşlara dönüştüler. Amacım diğer üniversitelerde okuyan tüm öğrencileri kötü zan altında bırakmak değil, olamaz da. Böyle bir hakkım olduğunu düşünmüyorum, ki zaten kimsenin böyle bir hakkı yok.

Öyleyse bu sonuca nasıl ulaştığımı çeşitli örneklerle ifade edeyim:

Geçen yıl Mart ayında Haydarpaşa Garı'nda gerçekleşen Radyo Boğaziçi Spring Term Opening Party'e Sevgilim ile birlikte katıldım. Haydarpaşa Garı'nın muhteşem atmosferinde harika bir parti olacağını düşünüyordum. Öyleydi de, taa ki gecemizin tadı kaçana kadar.

Radyo Boğaziçi, mekanın kapasitesi fazlasıyla yeterli olduğu için bilet satışını genel açmış. Açmış açmasına ama, amacı eğlenmekten başka olan tipleri davet etmiş olmuş.

Sevgilim ile DJ kabinin önünde kendimizden geçmiş bir şekilde dans ederken tepemde bir yumruk patladı. Boğaziçili olmadığı her halinden belli olan bir herif, "Kız kalabilir ama sen buradan gideceksin!" diyerek emir vardı bana. "Farkında mısın ama kız benim sevgilim. Sana ne oluyor?" dedim. Yumruğu havada bana tehditler savurmaya devam etti, iddia ettiği üzerine dansım hoşuna gitmemiş.

Açık konuşmak gerekirse, partiye gidince sallanıp duran tipleri hiç anlamam ve kendimi müziğe bırakıp içimden nasıl geliyorsa öyle dans ederim. Sevgilim de dans etmeyi çok seven ve kıvrak bir hatun olunca, gayet de güzel bir ikili oluşturmuştuk. Ama bizim bu halimiz beyzadenin hoşuna gitmemiş!!! Sevgilim "Boşver uğraşma, hem gece de bitmek üzere, hadi gidelim!" demese, DJ kabinin önünde kıyametin âlası kopacaktı.

Oradan ayrılıp tuvaletlerin oraya gittiğimizde de, pek çok kız arkadaşımız tacize uğradığından ve rahatsız edildiğinden şikayetçiydi. Ki etkinliğin Facebook sayfasına baktığınızda da, partide pek çok sorunun olduğunu ancak hasır altı edildiğini görebilirsiniz.


Benim katılmadığım, ama Twitter'da takip ettiğim Boğaziçili arkadaşlarımdan birinin başka bir parti için de "Her önüne geleni almışlar, hem kalabalık hem de rahatsız edici!" ifadesini kullanmıştı. Üniversitemizin genele açık partilerinden biri olan, ama şu an ismini hatırlayamadığım bu partide de pek çok kız arkadaşım, rahatsız edildiğinden şikayet etmişti.

Boğaziçi Üniversitesi'nin ortamı oldukça rahat; yaşam tarzımızla pek çok üniversitenin kabul dahi edemeyeceği bir şekilde hayat sürüyoruz. Ama yanlış anlaşılma olmasın, kötü bir hayat değil bu, aksine güzel bir hayat. Örneğin görece karma yurtlarımız, diğer üniversitelerinin öğrencilerinin büyük kısmına "Aaa olur mu öyle şey?" dedirtiyor. Boğaziçi'nde olgunlaşmış bizlerin dönüp de bakmadığımız kızlara, diğerleri bazen ayıplayarak bazense ağızlarının suyu akarak bakıyorlar.

İşte bu nedenle "Kulüp partilerinden sadece Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine açıkmış gibi ilan edilen, ama diğer üniversitelerin de katılımına açık olan partilere giderken aman dikkat edin." dedim ve sözümün arkasındayım.

Yine "Boğaziçi Üniversitesi'nin Partileri" başlıklı yazımda Radyo Boğaziçi'nin partisi ile ilgili şu ifadeleri kullanmıştım:

Radyo Boğaziçi'nin açılış partisi 'Welcome Party' olarak geçse de orjinal adı 'On The Party'. Sırf Radyo Boğaziçi'nin adı içinde geçtiği için burada yer veriyorum, yoksa yer vermezdim. Ne yazık ki bu Boğaziçililer'e özel bir parti değil, teknik olarak Radyo Boğaziçi'nin partisi bile değil diyebiliriz. Bu anlamda, Radyo Boğaziçi'nin bağımsız olarak bir parti gerçekleştirememesine, geçmişte bir programcısı olarak üzüldüğümü de eklemek isterim. Dışarıdan herhangi bir ticari kuruluşa ihtiyaç duymayacak kadar büyük bir kulüptü kendileri. 

Nafiz, iş dünyasında ortaklıklar olabileceğinden neden Radyo Boğaziçi'ni bu şekilde hedef gösterdiğimi merak etmiş.(2)

Açıkçası bu sorunun cevabının bir kısmı üstteki ifadelerde mevcut, tekrar etmekte fayda var "Dışarıdan herhangi bir ticari kuruluşa ihtiyaç duymayacak kadar büyük bir kulüptü kendileri."

Radyo Boğaziçi'ne 2003 senesinde katıldığımda, her sene bir çok radyo programcısı yetiştiren bir kulüptü. Uzun bir dönem bu şekilde ilerledi, çok güzel yerlere geldi Radyo Boğaziçi. Ancak son dönemde, geçmişteki güzel günlerin kaymağını yemekle yetiniyor ne yazık ki.

Geçmişte, özel bir radyonun frekansına girmek gibi bir delilikle ceza almayı bile göze alarak yayın yapma cesaretine sahip Radyo Boğaziçi; geçen yıl kulüp odasının taşınması sürecinde online yayınını da kesmek durumunda kaldı. Peki bu Radyo Boğaziçi'ni üzdü mü, belki biraz ama kesinlikle eskisi kadar değil.

Ayrıca son dönemde üzülerek gözlemliyorum ki, Radyo Boğaziçi'nin tüm partilerinde Ersin Aylı görev alıyor. Ersin, gerçekten oldukça başarılı bir DJ ve sürekli de kendini geliştiriyor. Ancak bu durum iki önemli problemi de beraberinde getiriyor; ilki Ersin Aylı ismi, Radyo Boğaziçi markasının önüne geçiyor, ikincisi ise, radyo programcısı yetiştirmeyi kesen Radyo Boğaziçi, DJ yetiştirmeyi de kesmiş oluyor.

Birçok şirket, isimleri markaların önüne geçirmez, geçerse şirket bu durumdan rahatsız olur ve o kişiyi ya arka plana çeker ya da işine son verir. Örneğin, bir mankenin adı bir defileden fazla anılıyorsa o manken işten çıkarılır. Bu markaların, kişinin olası olumsuz hareketlerinden etkilenmemesi için korumadır. Örneğin Steve Jobs uzun süre Apple'ın başında görev aldı, taa ki hastalığı iyice kuvvetlenene kadar. Steve Jobs ölene kadar da Apple'ın başında kalabilirdi, ama artık Steve'in hastalıklı görüntüsü Apple'a da zarar vermeye başlamıştı ve değişiklik kaçınılmaz oldu. 

Geçmişte Radyo Boğaziçi'nde radyo programı yaptığım dönemlerde de partiler olurdu. Radyo Boğaziçi, yine harika partilere imza atardı. Hem de şimdi ne yazık ki göremediğiniz bir özelliğe de sahip olarak; radyoda program yapan ve partide DJ'lik yapmak isteyen üyelere partilerde zaman ayrılırdı. Böylece bir akademi gibi öğrenci yetiştiren Radyo Boğaziçi, öğrencilerine saha tecrübesi de sunardı. Ve bunun için herhangi bir ayrıma da gitmezdi, her dileyen partilerde bu şekilde görev alabilirdi.

Peki size sormak istiyorum; Son dönemde Radyo Boğaziçi eskisi kadar verimli mi yeni radyo programcıları ya da DJ'ler yetiştirmek konusunda? Cevap basit, elbette değil.

Hatta Radyo Boğaziçi'nin geldiği durum o kadar üzücü ki; ismini veremeyeceğim güvenilir bir kaynaktan edindiğim bilgiler işlerin daha da vahim olduğunu gözler önüne seriyor. Kaynağımın aktardığı bilgiye göre; üniversitenin çeşitli yetersizliklerden ötürü kulüpleşmelerine izin verilmeyen bir gruba, Radyo Boğaziçi'ni ele geçirmeleri tavsiye ediliyor. Radyo Boğaziçi, gözden çıkarılması bu kadar kolay olan bir kulüp olamaz.

Şahsen Radyo Boğaziçi'ne bir gönül bağım var, Radyo Boğaziçi'nde eşsiz deneyimler yaşadım. Ancak Radyo Boğaziçi'nin son dönemde geldiği bu durum, beni içten içe ve ciddi bir şekilde üzüyor. Koskoca bir kulübün kendi başına parti yapamayacak bir duruma gelmesi, bir gecede Mor ve Ötesi, Vega ve Gripin'i aynı sahnede çıkaran bir yapının Levent Yüksel'le yetinmesi, radyo işinden soyutlanıp tamamen partilere yönelmesi içimi acıtıyor. 

Açık konuşmak gerekirse; Gezi Makinesi'nin bu çalışma ortaklığı ile Radyo Boğaziçi'ne zarar verdiğini, Radyo Boğaziçi'nin adını kullanma isteğiyle bir kulübü ticari amaçları olan bir yapıya dönüştürdüğünü düşünüyorum. Kimse düşünceme katılmak zorunda değil elbet, ama Gezi Makinesi'nin Radyo Boğaziçi'ni ticari kaygılarla bu şekilde sömürmesi gerçekten çok üzüyor beni.

Bir Hatırlatma...

Yazılarımı yazarken, her bir paragrafın ardında bir dolu düşünce saklı oluyor. Detaylarla sizleri uğraştırmamak için özetini sizlere sunuyorum, lakin lütfen gelişine yazdığımı düşünmeyin.

Umarım aklındaki sorulara açıklık getirebilmişimdir Sevgili Nafiz...

Sevgilerimle...


Nafiz Öztürk'in Bloguma Eklediği Yorum

Oğuz Kaan Çağatay Kılınç Merhabalar,

Öncelikle bu yazıyı neden yazıyorum onu açıklayayım. Birkaç ilginç detay ilgimi çekti, seninle de paylaşıp bunlara cevap almak istedim. Ayrıca yazıyı okuyanlar için de ilginç detaylar olabileğini düşünüyorum.

Facebook profilinden gördüğüm kadarıyla iş tanımına 'JOY GRUP'da Social Media Expert' diye belirtmişsin ve sen de partiler ve turlar yapan bir şirkette çalışıyorsun. JOY GRUP'tan birkaç arkadaşım var ve güzel işler yaptıklarına şahit oldum. Hatta bir tane için, senin de içinde olduğun bir grubun bilet satışına yardım ettiğini hatırlıyorum. Açıkçası hiçbir partilerine katılma fırsatı bulamadım, fakat aldığım duyumlardan çok iyi geçtiğini ve katılımcıların hiçbir sorun yaşamadan eğlendiklerini anlayabiliyorum.  JOY GRUP'un yaptığı partilere katılımı, çoğunlukla Boğaziçi Üniversitesi dışındaki üniversitelerin öğrencileri gerçekleştiriyor. Ancak tavsiyende onları da itham altında bırakmanı anlayamadım.

(1) Ayrıca lisede yan yana oturduğumuz, yediğimizin içtiğimizin ayrı gitmediği ama başka okullarda okuyan arkadaşlarımızı da bu şekilde itham etmen; gerçekten "Acaba ben mi yanlış anladım?" diye kendimi sorgulamama sebep oldu. Bir sene öncesine kadar her şeyimizi paylaştığımız insanlar "Acaba bir anda değiştiler mi?" diye düşündüm. Diğer okullarda okuyan öğrenciler gerçekten kötü insanlar mıydı, ki kızları taciz edip erkeklerle kavga etsinler. Yıllarca sapıklarla mı aynı sıraları paylaştık? İnsanları yaftalamanın ne kadar doğru olabileceğini sorguladım biraz, ama bir çıkış bulamadım. Bu konuyu açıklayabilirsen gerçekten sevinirim. Umarım ben yanlış anlamışımdır.

(2) Diğer bir konu olan partinin kimin olduğuyla alakalı olan kısımda da birkaç söyleyeceğim var. Radyo Boğaziçi ile ortak yapılan bir partide, okulun güzide bir kulübünü hedef göstermeni de tam olarak anlayamadım. İçinde iş dünyasıyla alakalı bilgiler verdiğin bir yazından anladığım kadarıyla, bu konuya hâkimsin. Buna dayanarak söyleyebilirim ki; iş dünyasında her zaman ortaklıklar yapılabileceğini benden daha iyi biliyorsundur. İki firmanın ortaklık yapması sonucunda ortaya çıkan işi, bu firmanındır şu firmanındır diye ayıramayız.

Bunların hepsini bildiğini düşünerek neden bazı kurumları (Radyo Boğaziçi) itham ettiğini ve neden bazı kişileri (Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olmayanları) yaftaladığını bizlere açıklayabilir misin?

"Sen kimsin?" sorusu akıllara geldiyse de, cevaben şunu söyleyebilirim: Boğaziçi Üniversitesi’nde okumuş, Spor Kurulu’nda saymanlık yapmış, daha sonra da girişimci olarak Gezi Makinesi adında bir şirketin kurucularından, halktan meraklı bir kişiyim.

Herkes görebilsin diye buraya yazıyorum, ama görebilecekler mi bilemiyorum. Ama eğer göremiyorlarsa bu yazıyı yayınlayıp sorulara cevap verirsen sevinirim. Ayrıca tekrar belirtmek isterim ki; yukarıdaki yazıda kimseyi itham etmiyorum, ama çelişkilerden bahsetmek için kurumların isimlerini geçirmek zorunda kaldım, kusuruma bakmasınlar.

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi Paylaştığınız İçin Teşekkürler...