Epilepsi Krizi Döngüsü

Epilepsi hastalığı “beynin enerji kaçırması” olarak da nitelendiriliyor. Bu tanımlamayla birlikte; hastanın neden korkunç bir kriz geçirdiğini anlamak da hiç zor değil aslında, sadece yazbozun parçalarını birleştirmek yeterli.

Beyin, bir insanın en çok enerji kullanan organı olmakla birlikte vücutta üretilen enerjinin en önce aktarıldığı organ da ayrıca. Yani, yediğimiz herhangi bir şeyi öncelikle ve en çok beynimiz için tüketiyoruz.

Peki epilepsi, beynin enerji kaçırması ise; kaçıp giden bu enerjinin yerine yenisi konması için vücudun ne yapması gerekir? Elbette daha çok çalışması, daha çok enerji üretmesi ve beyne istediği enerjiyi sağlaması…

Ya peki bu kaçıp giden enerji bazı zamanlarda sürekli artıyor ve yerine yenisini koymakta vücut normal işleyişi ile güçlük çekmeye başlarsa? Daha fazlasını üretmek için daha fazla çalışmalı, ve beyni enerjisiz bırakmamalıdır.

İşte size ne kadar çok giderilemeyen ihtiyaç, işte o kadar ağır kriz…


Kriz Anının Dışarıdan Gözlemlenmesi

Vücudumuz bizler için gerekli enerjiyi besinlerden elde eder ve çeşitli şekillerde vücutta depolar. Bu depolanmış enerji, gerektiğinde O2 (oksijen) ile yakılarak vücudun kullanımına sunulur. O2, soluk alma sırasında akciğerlere doldurulur ve buradaki kılcal damarlara nakledilir. Kılcal damarlara geçen bu O2, hücrelere gönderilir ve enerji üretimine katılır. Üretilen enerji ve atıklar da, kan içerisinde gerekli organlara taşınır. Kanın vücutta dolaşması ise kalbin kanı vücuda pompalaması ile olur.

Elbette bu işlemler çok daha detaylı ancak benim anlatacaklarım için yeterli şuanda…

Beynin kriz esnasında kaçırdığı enerji miktarında ciddi bir artış olur. Bu enerjinin yerine konması için de, vücut normal gereksiniminden daha fazla enerjiyi üretmeye girişir. Yani daha fazla enerji üretmek için daha fazla oksijene daha kısa sürede ihtiyaç duyar, bu oksijeni hızla hücrelere taşımak ve üretilen enerjiyi hızla beyine aktarabilmek için de kalbi daha hızlı attırır. Koşarken nefes nefese kalmamız ve kalbimizin daha hızlı atması bu yüzdendir; vücudun daha fazla enerjiye ihtiyaç duyması ve bunun giderilme yönteminden ötürü.

Bunu krizdeki ilk süreç olarak tanımlayabiliriz, henüz şiddetli ve acı veren tarafı başlamamıştır ama krizin çok yakında başlayacağının işaretleri verilmiştir.


Anormal Olayın Hastalıksal Karanlık Yüzü

Bu aşamadan sonra enerji kaçağı devam etmektedir, yani üretilen enerji tüketilmiş ancak enerji ihtiyacı aynen varlığını sürdürmektedir.

Bir insan sürekli koşamaz, çünkü vücudunda zamanla laktik asit birikimi olur. Bu laktik asit önce insana yorgunluk hissi verir, sonrasında ise kaslarda kasılmaya neden olur. Sonuç olarak, koşunuzu sonlandırmak zorunda kalırsınız. Koşuya devam edebilmeniz için, kaslarınızı gevşetmeli ve laktik asitten kurtulmalısınız ki bu da dinlenerek olabilecek bir şey.

Ancak epilepsi krizinin insanı kıvrım kıvrım kıvrımdan kısmı, bu dinlenme aşamasının kontrolümüzden çıkması ile oluyor. Bu kısımda hastanın kaslarında ciddi oranda laktik asit birikmeye başlıyor. Normalde enerji tüketimini azaltması gereken vücut, beyindeki kaçak nedeniyle bunu başaramıyor ve enerji üretimine, dolayısıyla da laktik asit biriktirmeye devam ediyor.

Bu laktik asit yığılımı ile birlikte vücut önce yorulup yere yığılıyor sonra da, biriken laktik asit nedeniyle kasılmaya başlıyor. Bu kasılmalar öyle artıyor ki, hasta kemiklerinin çatır çatır kırılacağını zannediyor ve bu süreçte dayanılmaz bir acı çekiyor.

Beyin ya ihtiyacı olan enerjiyi temin ediyor, ya da vücut tamamen pes ediyor (açıkçası neden krizin bir noktadan sonra sonlandığı konusunda bir öngörüm yok) ve hasta olduğu yere yığılıp kalıyor. Krizin boyutuna göre hasta, 4 ila 6 saat arasında dinlenme ihtiyacı duyar. Bazen hastaya krizden geriye kalan baş ağrısını geçirmek için oksijen verilir ya da vücudu besleyebilmek için serum takılır. Ancak normal krizlerde hastanın dinlenmesi çoğu zaman yeterlidir.


Dinlenme sürecini de tamamladıktan sonra, hasta diğer bir krize kadar normal yaşamına devam eder ve bir taraftan da krizin kendisinin olur olmaz bir yerde yakalamaması için dilekte bulunur ;)

Kısaca, kriz dediğimiz şey aslında normalde olan şeylerin, beyindeki dengesizlikten ötürü bir parça abartılmışı ve acı vereni o kadar.

Not: Ben bir doktor değilim, sadece geçirdiği krizleri mantıklı temeller üstüne oturtmaya çalışan bir hastayım.

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi Paylaştığınız İçin Teşekkürler...